80 posts
Yanlışın var. Dilimden farklı çıktı bazen ama ben sevişmelerimizden başka gerçek bilmiyorum. Kafayı yapmalarımızdan başka gerçek bilmiyorum. Seni kaybetmekten korkmaktan başka gerçek yok benim için. Beraber uyanmamız gereken bir sabahtan daha günaydın sevgilim. Uyanmanı beklemeden sabahın köründe yine başladım seni sevmeye. Yanlış anlama bunları herşeyi tüm olumsuzlukları bir kenara koyup yazıyorum. Biliyorum artık gelmeyeceğini, buna inandım. Beklemiyorum. Nasıl olduğuyla uğraşmıyorum artık ne kadar kötü olduğunda aklım. Bir sürü anı var en azından deyip kendimi avutuyorum. Ve o kadar güzel anılar varki hemen avunuyorum. Hiç bişey nedensiz olmadı seninde benimde belli sebeplerimiz var. Haklı haksız artık umrumda bile değil. Çünkü ben bi kız büyüttüm. hiçbirşeye değişmedim. Hiçbir aydınlığa kanmadım ondan başka bişey seçmedim istemedim. Çok emek verdim. Şimdi ise gidiyor. Olmıycak yani bir daha. Boğazımda bişey takılıyor. Düşüncesi bile götüyken ben bir daha gelmiycek olmanı bilmek istemiyorum.
sen, kaybolmuş bir zihinde açan en güzel çiçeksin.
beni biraz göğsünde saklar mısın, çok yoruldum.
biri vardı ve o biri sadece vardı
Bazen bazı şeyler istediğimiz gibi gitmeyebilir. Olurya yorulmuşuzdur, tükenmişizdir. Hala seviyor olsak bile gelemiyoruzdur birbirimize. Sessiz kalmayı tercih etmişizdir herşeye. Kalbimiz atıyor ama kulaklarımızı kapatmış duymuyor dinlemiyor oluruz. Herşeyi aynı hissediyor ama dokunmuyor oluruz birbirimize. Şarkılar hala çalıyor ama biz bir köşede susup sadece dinliyor eşlik etmiyor oluruz. Havada bir tane bulut yoktur ama karamsar gelir günler. Güneş doğar gece devam eder hani. Herkesi herşeyi susturmak isteriz. Sigaranın dumanı normalden daha çok yakar gözlerimizi, doldurur. Nefes almak eskisi gibi ferahlatmaz içimizi. İşte bu zamanlarda anıları düşünüp yüzünde küçük de olsa bir gülümseme olsun isterim. Görmesende gülüşünden öpeceğimi bilmeni isterim. Üzülmüş, kırılmış, yorulmuş olabiliriz. Ben seni üzgünde severim, kırılmışkende, yorgunkende. Bişey beklemedim seni severken bana aşık olmanıda beni özlemenide ilginide hatalarınıda hiçbirşey beklemedim. Bunu sen bunları yapmazkende devam ettirebilirim. Seni yine hiç bişey beklemeden de sevebilirim. Sessiz sessiz, usul usul. O yüzden SEN GÜL GÖRMESENDE BEN SENİ ÖPERİM...
Ben hiç bu kadar korkmadım...
Bazen sizi en çok seven en çok kıran olabiliyor. Bunu aslında siz yapıyorsunuz. Sizin elinizde. en çok değer verdiğiniz en çok yaralayan oluyor başkasının söylediği bir söz aynı sözü onun söylemesinden asla daha fazla canınızı yakamıyor. Onu kaybetmemek için susup kendi doğrularınızdan vazgeçiyorsunuz. Bu iyi mi yoksa kötümü asla bilemiyorsunuz ama deli gibi korkuyorsunuz. Onun sizdeki sevmediği şeyleri içinizde bastırmaya çalışıyorsunuz. Bu sizi herşeyinizle sevmiyor anlamına geldiğinin farkındasınızdır umarım. Bununda iyi bişey mi yoksa kötü bişey mi olduğunu size söyliyemem. Çünkü dışardan bakamıycak kadar aşığım. Size biraz tavsiye verebilirim ama sonunu getiremem.
Poyraz karayel - 37. Bölüm - 1:21:22
Kimse umrumda değil, dünya durmuş, kıyamet kopmuş banane. Bi bakın nasıl sarhoş olduğuma, inanacaksınız. Herkesi nasılda susturmuş tek bir hareketiyle, nasıl durmuş dünya, bi bakın...
Mavideki ümidim sensin
Bir vapur gezmesinde simidim sen.
En önem verdiğim şey hayatımdaki insanın yanında olmasam bile beni de hesaba katarak davranması. Duruşu, davranışı bile beni hesaba katarak olmalı. Asıl bağlılık budur, yanında değilken de varlığına saygı göstermek ve bunu yaparsam nasıl hisseder diyebilmek.
Onunda bu konuya önem verdiğini düşünüyorum. Ve kesinlikle böyle olmalıydı. Birbirimize göz yummak, diş sıkmak değil fedakarlık yapmalıydık. Asla ama asla içimize atıp biriktirmemeliydik...
Ayakta durmayı ne kadar zor öğrendiğimi bilemezsin, kendi gözlerimden yaş akıtmamayı. Ben seni bekliyormuşum, zor duruyormuşum ayakta, zor tutuyormuşum gözlerimi. Meğer ben seni bekliyormuşum. Kimseye düşürmediğim gururum, kimseye göstermediğim duruşum. Daha bi çok şey, benim bile unuttuğum bütün yıkılışlarım seni bekliyormuş. Sığınıcak bi yerim yokmuş sen bana ev olmuşsun meğer. Ne olursa olsun yanımda ol. İstersen sırtını dön fark etmez. Güneşin önü arkası olmaz...
Yakışan var mı ondan başka bana ya da ona benden başka yakışan. Nasıl bir eli nasıl bir dokunuşu var anlayamıyorum. Bin üfürükçü hocaya taş çıkartır. Beni iyileştiren, güzelleştiren temaslarının bağımlısı oldum. E şimdi söyleyin onun benden başkasına dokunması bu dünyaya kötülük değil mi?
Sevmenin dozunu tutturamıyorum, abartıyorum, deliriyorum. Beni affet. Senin için herşeyi yapasım, ömrümü veresim geliyor. Sakin duramıyorum. Bir şey beklemiyormuş gibi yapıp. Sana dünyalar kadar umut besledim. Senden aslında çok şey bekledim. Belkide bizi bu yordu.
Seni özlediğimi düşündükçe, gücünü yitirmiş bir derebeyi gibi yalnız hissediyorum kendimi. Sessizleşiyorum. Oysa konuşmayı nasıl da sevdiğimi bilirsin. Gece, en güzel uyku şarkılarını söylerken bile, susamazdım. Bilsen biraz sese nasıl da ihtiyacım var. Sadece biraz ses. Taşıyamıyorum bu yalnızlığı, oysa nasıl da çoğul yaşıyordum seninle her şeyi. Şimdi çıkıp gelsen, işte buradayım desen. Kendimi iyi hissetmem için sadece gülümsemen bile yeter. Yalnız ruhların kalıplarına sıkışmış sözler yazmak istemiyorum. Yedi cehennem, sekiz cennet olduğunu biliyorum. Bu yüzden, sırf bu yüzden seni bekliyorum. Yoruldum artık. Sözlerimi ayıklayıp, onlarla çoğalmak istiyorum. Gel artık, yalnızlığı sevmiyorum.
Yekta Kopan'ın matruşka isimli yazısı bu. Matruşka bebekleri gibi küçülte küçükte yazmış bu yazının aynısını. Küçüldükçe kötüleşmiş hisleri. Ben yazının devamını eklemiyorum çünkü o benim tek bebeğim ve ilk bebeğim. Onu çok seviyorum...
Bu aralar pek iyi olduğum söylenemez. Uzun zamandır sahte bi gülücük maskesiyle dolaştım. Dışımı susturdum ama içimi susturamadım. İnsanlardan nefret ediyorum demek aslında yanlış geliyor. Bu onlardan nefret etmediğim anlamına gelmiyor. Midemi gerçekten bulandıran işler, olaylar, davranışlar sergiliyorlar. Kimse püri pak satl mutluluğa ulaşmış değil farkındayım. Ama en azından tam böyle zamanlarda birazcık mutlu olabilsek belki herşey çok farklı olucak. Herşeyin üst üste olması, gelmesi, birikmesi artık yeter deyip yakıp yıkmama sebep oluyordu. Bu sever hiç bişi yapmadım. Yeter demek yerine pes demeyi seçtim. Gerçekten durmıycağını, bu hayatın böyle devam ediceğini anlamıştım. Bunu kabullendirdim kendime. Sonra o zaman neden çekiyoruz ki bunları dedim. Elbet ölücez, ölümün olduğunu bile bile insan neden böyle yapıyor neden kırıyor neden düşünmüyor dedim. Netice sıfır. Cevap bulamadım. Sonra şöyle düşünmeye başladım. Hadi onların ne bok yediği belli değil, ölümü bildikleri halde böyle yapıyorlar. Peki ben ölümü bildiğim halde neden hala bu üzüntülere son vermiyorum da hala devam ediyorum. İşte tam bu noktada ölüm hiç olmadığı kadar beynimin içine yayılmaya başlamıştı. Fikirlerimde, düşüncelerimde, beynimin içinde dolaşmaya başladığını hissediyordum.
Nerde olduğumuz, nasıl olduğumuz fark etmiyordu. Beraber olalım yeter. Ama onu gittiğimiz heryerde rahat ettirmek istiyordum tabi. Tek önceliğim o. "Sıpa" diye kızıp, "küçük sıpam" diye sevdiğiniz birinin üstüne titremez miydiniz. Bi kere onun kalbi çocuk gibi. Tertemiz, masum, kötülük yok içinde. Karşılıksız seviyordu beni. Bende onu çocuğum gibi...
İlişkimiz serzenişteydi, sallanıyordu. Tartışmalar, fikir ayrılıkları başlamıştı. Birbirimizi kırıyorduk. Tahammülsüzleşiyorduk artık. İkimizde asiydik, ikimizde baş kaldırandık. Bunun sebebi kimdi ya da neydi bilmiyorum ama sevgimizin önüne asla geçmemeliydi. Sevgimizin herşeyden daha ağır basması lazımdı. Öyle de olmuştu. Bazı olayların sonunda bir sonuca varamasak bile ne olursa olsun sevgimiz daha ağır basıyordu. İkimizde deli, çok sinirli ve fevri insanlardık. Birbirimizi kırmamızın bence tek sebebide buydu...
Onu her mevsim ayrı ayrı sevdiğimi söylemişmiydim. İlkbaharda tomurcuklanan her ağaç kadar, Yaz akşamlarında sahillerde ne kadar insan varsa o kadar, Sonbaharda dökülen yapraklar kadar, Kışın yere düşen her kar tanesi kadar seviyorum onu...
Ben baba değilim ama, onun saçlarını toplamanın ne demek olduğunu anlatabilirim.
Bi toka uzatır bana. "Saçlarımı bağlasana" der, arkasını döner. Önce boynundaki saçları alırım boynunu öpüp. Saçlarını yavaş yavaş toplarım bir elimde. Sonra kafasından öperim koccamann koklaya koklaya siyah saçlarını. Tokayı üçüncü dolamamda canı yanar, içim gider. Özür dilemek için tekrar boynunun solundan öperim onu, kafama elini koyar ve döner bana. O da beni koccaman öper. Filmlerdeki gibi resmen.
Benim hayallerim bile bu kadar güzel değildi...
Ondan uzaktayken....
Bahara söyle güneş toplasın.
Sabaha kalmaz yanındayım...
Onunla uyumak......
Kelimelerimi aşan şeyleri anlatamazsam, gösterebiliyorum en azından, çok şükür.
Nasıl güzel demi, nasıl mütiş.
Bir tek o ve ben. Düşündükçe uyanmak istemediğimi hatırlıyorum. Uykumdayken bile onu yaşabildiğim o nadir zamanlar asla bitmesin. Sürekli beraber uyuyamayışımıza rahmen onunla uyuduğum o zamanlarda onu uyurken bile hissetmek çok farklı bir duyguymuş...