Neden sustuğumu sorma güzelim. Uzun cümlelerim var fakat ne benim anlatmaya halim var ne de senin dinlemeye tahammülün. Hadi gel denizi izleyelim.
Bakışlarınla çarmıha germiştin bedenimi,
Sözlerinle avuçlarıma çaktığın çivi.
Oysa ben seni severken günahsızdım İsa gibi!
Ben şarabı senin dudaklarından içtim.
O günden sonra geçmedi sarhoşluğum.
Ben senin teninle zehirlendim.
Bir daha ne istediğimi bilemedim.
Öyle bir güldün ki yolumu kaybettim.
Bir daha kendime gelemedim.
Cehennemime gel ey sevgili, ateş ol, kor ol gel.
Bütün benliğinden arın da gel.
Çırılçıplak bedeninle, alev alev dudaklarınla gel.
Şehvetin ateşiyle yakarak gel, ey benim günahım.
Çocuktum, çok masallara inandım.
Büyüdüm, büyüdükçe çoğaldı yaralarım.
Çok kez durmadan aktı kanım.
Şimdi sen varsın, cehennemime hoş geldin.
İçtiğim şarabın sarhoşluğu geçmedi.
Dudaklarımla zehirlerim tenini,
sen de durma, uyuştur bedenimi.
Birbirimize sığınalım.
Tanrı bile istemezken bizi,
biz isteyelim birbirimizi.
her mahrum kalışın bir bayramı vardır. sen Allah'a güven.
herkes benimle olan savaşını kazanmışta, bir ben kaybetmişim kendimle olan savaşımı...
"ara ara kuvvetlice çarpıyor içime bu his. neyse ki göğsüm sağlamdır."
"hasretinden neler eskittim bilemezsin..."
ya dünya iyice tatsız bir hal alıyor, yada hep böyleydi de ben yeni anlıyorum...
"sana bir manzaradan daha uzun bakakalıyordum..."
"defol" demek bazen beni o kadar rahatlatıyor ki
çiçekli pencerelerden yeşerecek umutlarımız.
tumblr'da bazılarının burnu çok havada onu farkettim. eski ben ve eski blogumda olsaydım fena sürterdim o burunları yerde...
çabuk yol veririm, zorlamam. zorla güzellik olmaz...
heyecanı sende olmayanla zaman harcamanın bir anlamı yok.
az kaldı, düzelecek her şey. biraz daha sabır...
özlemin heyecanlandırıyor, hayalin başımı döndürüyor...
"çiçekler açar elbet, mühim olan beklemektir."
müsait zamanlarda kahve molası önemli tabii.